12 Kasım 2013 Salı

ÇOCUKLAR OYNASIN, SADECE OYNASIN...

Biraz arayı açtım farkındayım. Bu ara oğlanın sağlık sorunlarıyla uğraşıyoruz. "100.000'de 3-5 görülür" ibaresini görünce bir süre hayatımızda yerli yerine oturmuş taşlar şöyle bir hopladı, neyse ki şu an durum daha kontrol altında. Biz hazmedeceklerimizi yavaş yavaş hazmediyoruz ve hayat devam ediyor. Bu akşam şöyle oturup yeni projeleri konuşalım istedim veee bir süredir düşündüğüm "geleneksel oyun" günleriyle ilgili bir şeyler paylaşmak istedim. Biz sınıfta perşembe günleri geleneksel oyun günü yapıyoruz. Tabi çocuklar bunu daha çok anne-babaların oyunları olarak biliyor. Ben sık sık eski günleri anarım, çocukluğumu. Hep mutlu anarım. Oynamaya doyamadığımız oyunları, sokakta saklambaçları, kaldırımın bir köşesine ya da apartman merdivenlerine kurduğumuz evcilik evimizi ve sonra akşam ezanıyla beraber eve çağrılmalarımızı, dedemin ezandan sonra eve gelirsek iyi saatte olsunların bizi kaçıracağı korkutmalarını.....Şimdi çocuklarımız, öğrencilerimiz oynamayı unutmuşlar sanki. Serbest oyun zamanlarında sınıftaki o adar oyuncak bir köşede duruyor, bazı zamanlar resmen zorluyorum oyuncaklara yönlenmeleri konusunda ama sonuç genellikle değişmiyor. Sınıfta amaçsızca koşmalar ve boğuşmalar; kızlarda ise bir köşeye geçip birbirlerinin kıyafetleriyle ilgili sohbetler. Oysa oyuna doyulur mu, hele de sokaktaysa... Çocuklar da haklı sokaklar o sokaklar değil artık, komşular o komşular değil ve mahalle bakkalları yok, sokak kedileri bile yok desem o lüks rezidanslarda yeri gibi geliyor bana. İşte en azından haftada bir gün yağmur demeden, kar demeden, soğuk sıcak demeden, yani çocuk gibi düşünerek bizim eski oyunlarımızı oynasınlar istedim. Bizim oyunlarımızda tatlı rekabetler vardı, gereksiz hırslar değil, paylaşmalar, sohbetler, annelerimizin poaçaları....Sizler de eski oyunlarınızı, güzel çocukluk anılarınızı bana yazın. Bu oyunlar, bu kültür kaybolmasın. İlgilenenler için Bekir Onur hocanın geleneksel çocuk oyunları derlemeleri de var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder