29 Aralık 2013 Pazar

GÖLGELERİN GÜCÜ ADINA:)))

Gölgelerin gücü adına ve yaşasın gölgeler. Bu etkinliği yapalı epey oldu ama ancak paylaşabiliyorum. Gölge tiyatrosu, Hacivat, Karagöz derken biz de yapabilir miyiz? e kadar geldi iş ve işte sonuçları:
Önce malzemeler: konu ile ilgili boyamalar, keçeli kalem, aydınger kağıdı ve fener



Çok eğlendik. yaptığımız hayvanlarımızın gölgeleri kendilerini tanıttılar, başlarından geçenleri anlattılar. En önemlisi çocuklar için farklı oldu. Senede belki bir kez belki bir kaç senede bir kez gördükleri, artık neredeyse ramazandan ramazana hatırlanan ve televizyondan izlenen gölge oyunları bir anlam kazandı onlar için. Bir sonraki pazartesi de aile katılımıyla bir velimizin bize oğluyla bir sürprizi olacak yine gölge tiyatrosuyla ilgili. Anne oğul hazırlanmışlar. Umarım onu da sizinle paylaşabilirim. Şimdilik hoşcakalın, ama mutlaka deneyin...

23 Aralık 2013 Pazartesi

KIRMIZI HOROZLARIMIZ

Sizi kırmızı horozlarımızla tanıştırmak istiyorum:
Böyle tipsiz göründüklerine bakmayın, ne emekler harcandı bu horozlar için. Pazartesileri drama günümüz, horozlarımız drama çalışmamızın sonunda "cila" niyetine sanat çalışmamız. El kesme konusunda daha bir ay öncesinde bile sıkıntı çoktu, ancak bugün gördüm ki baykuşlarım epeyce yol almış. lolipop kağıtlarından ibiklerimiz, ellerden gövdemiz ve tüylü kuyruğumuz. Biz yaparken çok eğlendik siz de deneyin. Ama öncesinde siz de Ali Babanın Çiftliği şarkısını söyleyin, horoz gibi sesler çıkarın. Mutlu, sinirli, üzgün horozlar nasıl öter denemeleri yapın. Kırmızı horoz ormanda sinirli bir köpekle karşılaşırsa neler olabilir konuşun ve ortamınız uygunsa birbirinize görevler verin ve küçük canlandırmalar yapın. Şimdi biraz daha kırmızı horoz zamanı. ÜÜRÜ ÜÜÜÜÜÜ!!!!!!!!!!!!!!!




12 Kasım 2013 Salı

ÇOCUKLAR OYNASIN, SADECE OYNASIN...

Biraz arayı açtım farkındayım. Bu ara oğlanın sağlık sorunlarıyla uğraşıyoruz. "100.000'de 3-5 görülür" ibaresini görünce bir süre hayatımızda yerli yerine oturmuş taşlar şöyle bir hopladı, neyse ki şu an durum daha kontrol altında. Biz hazmedeceklerimizi yavaş yavaş hazmediyoruz ve hayat devam ediyor. Bu akşam şöyle oturup yeni projeleri konuşalım istedim veee bir süredir düşündüğüm "geleneksel oyun" günleriyle ilgili bir şeyler paylaşmak istedim. Biz sınıfta perşembe günleri geleneksel oyun günü yapıyoruz. Tabi çocuklar bunu daha çok anne-babaların oyunları olarak biliyor. Ben sık sık eski günleri anarım, çocukluğumu. Hep mutlu anarım. Oynamaya doyamadığımız oyunları, sokakta saklambaçları, kaldırımın bir köşesine ya da apartman merdivenlerine kurduğumuz evcilik evimizi ve sonra akşam ezanıyla beraber eve çağrılmalarımızı, dedemin ezandan sonra eve gelirsek iyi saatte olsunların bizi kaçıracağı korkutmalarını.....Şimdi çocuklarımız, öğrencilerimiz oynamayı unutmuşlar sanki. Serbest oyun zamanlarında sınıftaki o adar oyuncak bir köşede duruyor, bazı zamanlar resmen zorluyorum oyuncaklara yönlenmeleri konusunda ama sonuç genellikle değişmiyor. Sınıfta amaçsızca koşmalar ve boğuşmalar; kızlarda ise bir köşeye geçip birbirlerinin kıyafetleriyle ilgili sohbetler. Oysa oyuna doyulur mu, hele de sokaktaysa... Çocuklar da haklı sokaklar o sokaklar değil artık, komşular o komşular değil ve mahalle bakkalları yok, sokak kedileri bile yok desem o lüks rezidanslarda yeri gibi geliyor bana. İşte en azından haftada bir gün yağmur demeden, kar demeden, soğuk sıcak demeden, yani çocuk gibi düşünerek bizim eski oyunlarımızı oynasınlar istedim. Bizim oyunlarımızda tatlı rekabetler vardı, gereksiz hırslar değil, paylaşmalar, sohbetler, annelerimizin poaçaları....Sizler de eski oyunlarınızı, güzel çocukluk anılarınızı bana yazın. Bu oyunlar, bu kültür kaybolmasın. İlgilenenler için Bekir Onur hocanın geleneksel çocuk oyunları derlemeleri de var.

19 Ekim 2013 Cumartesi

OĞLUŞLA BİZ EVDE NE YAPIYORUZ??????


Biz anne babalar bazen çocuklarımızla evde başbaşa kalma süremiz uzadıkça ne yapacağımızı şaşırıp kalıyoruz. Ben de 21 aylık oğlumla öğleden sonralarını evde beraber geçiriyorum. İtiraf etmeliyim i çileden çıktığım zamanlar oluyor. Süreli hareket ve değişim istiyor oğlum. Serde eğitimcilik de var hem onu eğlendirip hem nasıl bir şeyler öğretirim diye de sık sık düşünüyorum. Biraz bunları paylaşalım istiyorum. En son dün uyurken sayı kartları hazırladım. ( Bu kartlar benim evde yaptıklarım değil, bir başka blogdan aldım) Evde bulunan renkli karton, kullanılmayan karton klasör ve koli bandı ile 5 e kadar kartlar yaptım.
BU KARTLARLA NE YAPICAZ????
Neler yapmayacağız ki... Öncelikle ilkokul da dahil 8-9 yaşına kadar her çocuğun kartları olmalı bu şekilde. Bu kartları çocuğunuzun yaşına göre beraber de hazırlayabilirsiniz. Hatta desenli, simli eva süngeriyle, boyutlu kartonlarla ya da parça kumaşlarla hazırlayabilirsiniz. Bu çocukların daha istekle kartları kullanmasına sebep olacaktır. Bizim ufaklık için biz  sıralı dizdik kartları, önce yavaş tempoda sonra giderek hızlanarak sırayla üzerlerinden yürüdük. Sonra her rakamın arasına bir sandalye koyup aralarından geçtik. Sonra kartları çapraz koyup üzerlerine zıpladık. Daha sonra ben "uydurukça" repertuvarımdan bir şarkı uydurdum içinde bu rakamlar olan, rakamın adı geçtikçe o karta gitmeye çalıştık. Bizim oyunlarımız yaş gereği bir kaç dakikayı geçmedi ama daha büyükler için bunlara ilaveten neler yapılabilir. Öncelikle bu kartlardan farklı boyutlarda yapmanız yani hem küçük hem büyük hem de orta boy kartlarınızın olması oyun çeşitliliğini arttırır. Büyük kartlarınızın üzerinden yazılış şekilleriyle yürüyebilirsiniz. bir iple üzerini dolanabilirsiniz. "sağ elinle bire, sol ayağınla üçe dokun" gibi birbirinize yönergeler verebilirsiniz. Oyuncakları üzerine dizebilirsiniz. Sayı kadar oyuncağı yanına getirebilirsiniz. Geri geri sayma çalışmaları, eksik kartı bulma çalışmaları yapılabilirsiniz. Büyük küçük tüm rakamlarınızı odaya dağıtır, yine önceden büyük-küçük-orta boyutlarda hazırladığınız dairele resimlerini katlayıp bir tava ya da bardağa koyarsınız. Çocuğunuz seçtiği dairenin büyüklüğüne ve kağıtta çizili sayısına bakarak eşleme yapabilir. "evlerine sadece 3 elma kalmıştı, ama yine de mutluydular" gibi içerisinde sayılar geçen cümleler söylersiniz. Siz söyledikçe o konum alabilir. Öyle tahmin ediyorum ki çocuklar en çok beraber kartları oluşturmayı ve hareketli oyunları sevecektir. Son bir öneri daha; oyununuza babayı ya da teyze, amca gibi arkadaş gibi bir üçüncü kişiyi ekleyebilirsiniz. kağıtlara " mutfaktan bir tatlı kaşığı al, onu bir rakamının üzerine koy, iki kere zıpladıktan sonra salondaki en büyük yastığı bulup dört rakamını onun altına koy...."gibi karışık, evde hareket gerektiren yönergeleri beraberce kağıtlara yazıp yine bir kaseye atarsınız. Anne hakem olabilir. aynı anda kağıtları seçip hatasızca yönergeleri yerine getirmeye çalışırlar. önce bitiren mesela 10 puan alır :) Aklınıza daha değişik öneriler gelirse lütfen yorumlara ekleyin. ben de evde denerim. Bu arada dombili baykuşların anneleri kartları hazırlamaya en kısa sürede başlayın. Haberlerinizi bekliyorum. İyi oyunlar...

7 Ekim 2013 Pazartesi

KIRMIZI DÜNYAM

Ya dünya kırmızı olsaydı, yani her şeyiyle; evleri, arabaları, bulutları, güneşi, kedisi, köpeği, çiçeği, kıyafeti,........ile kırmızı. Baştan aşağı kıpkırmızı! Nası olurdu? Biz küçük bir hayal kurduk bugün çocuklarla. Önce neler var dünyada tek tek bunları bulduk. o hoooo, neler çıkmadı ki, karıncalar, balinalar, olmazsa olmaz aslanlar, oyuncaklar, vs., v.s sonra bunları farklı ama hepsi kırmızı materyallerle kapladık. kimini el işi kağıdıyla, kimini simli evayla, parmak boyasıyla, kimisini pulla, grapon kağıdı, kumaşla. sonra dünyaya yerleştiriverdik. Doğrusu çocukların çok hoşuna gitti. Kırmızı bir dünya fikri sanıyorum eğlenceli geldi. Evde siz de bir odanın ya da sürekli gittiğiniz bir mekanın bir mekanı bir renge bürünmesiyle nasıl olacağını çocuğunuzla hayal edin ve bunu farklı materyallerle kağıt üstüne dökün, hatta daha da ileri gidin bu materyallerin bu renkle, örneğin bulutların kırmızı olduklarındaki duygularını konuşturun çocuğunuzun ağzından. biz kırmızıyı öğrendi diye kırmızı, siz sınırları zorlayabilirsiniz...alın size kaliteli zaman:)) 
Bununla da bitmedi, kırmızı başlıklı kız masalını baştan yazdık. Kırımızı başlıklı kız bir kere kırmızı elbiseli kız oldu. Kurtla ormanda dolaşıp sek sek oynamak için onun evine gitti. Benim, hatta şu an sizin de şaşırdığınız gibi kurt da buna şaşırdı falan falan....

6 Ekim 2013 Pazar

HAYAL KUMBARASI: HEM SİZE HEM MİNİK BAYKUŞUNUZA.....

                                                                                                     İnsanoğlunun en büyük nimetidir hayal doğru kullanmayı bildikçe. Bir kere hayata tutunmamızı sağlar, direnmemizi ve mücadele ruhu geliştirmemizi sağlar. Bizi avutur, bizi büyütür, bizi besler, bizi biz yapar ve yıldığımız zaman ışık tutar çıkışı gösteren. İyidir hoştur ama çoğu zaman da cüzdanlar boştur bu hayalleri gerçekleştirmek için. Ben de akmasa da damlıyor kabilinden bir hayal kutusu, hayal kumbarası yaptım kendime. Tanıyanlara malum olduğu üzere gezmeyi çok severim ama özellikle benim minik baykuştan sonra geleni ona harcayınca eski gezginci halim biraz fotoğraflarda kaldı. Bu yaz bu durum beni harekete geçirdi ve bir aile sohbetinde bu kumbara fikri öylece dudaklarımdan döküldü. Bizimkiler başta epey güldüler ama iş uygulamaya geçince fena sonuçlar çıkmamaya da başladı. Her şeyden önce bu işe iyiden iyiye iştahlandım. Ivır zıvır şeylere harcadığım paralar kendiliğinden kesildi. Artık paralar benim hayalim için iki kavanoza akıyor.Ben iki kumbarayla başladım işe: yıllardır şöyle girilmedik delik, açılmadık kapı bırakmadan bir İstanbul gezisi ve hayallerimin ülkesi İspanya. Önce bana bu iki yeri anımsatacak renkli çıktılar aldım. İstanbul için galata kulesi ki en merak ettiğim yerdir İstanbul'da, İspanya için de küçük bir tatil haritası. Bunları büyük boy iki kavanoza yapıştırdım. İşin sırrı bunları koyacağınız yer. Sürekli göz önünde olmalılar ki cüzdandaki bozuk paralar başka yerlere kaymadan buraya aksınlar.
Sadece bozuk para biriktiriyorum. Sene sonunda yüklü bir mebla olmayacağını tahmin ediyorum ama iyi bir yemek ya da şehir turu için çıkacak para bile beni mutlu edecek eminim. Öyle heycanla başladım ki kavanozları fazlaca süsleyemedim bile, sizler farklı materyallerle (pullar, ipler, atık kumailar v.s) daha da renkli bir motivasyon aracı elde edebilirsiniz. sizinkileri de fotograflayıp gönderebilirsiniz. Çılgın zihinlerden neler çıkar merak ediyorum doğrusu:) Daha sonra bu modeli neden çocuklarımıza da yapmayalım diye düşündüm. Anne babalar bir sürü istek için günün her saatinde taciz edilir durur. Belki bir çoğunun kumbarası da vardır ama istediği şeyle ilgi düzenlenmiş hele de annesiyle beraber yaptığı hayal kumbarası onu daha çok motive edecetir eminim. Denemesi bedava, paralar kumbarada.....
                                                             Elbet bir gün dolacak
                                                             Dolunca boşalacak
                                                             Yuttuğu bütün para
                                                             Yine benim olacak:))))))

3 Ekim 2013 Perşembe

SUZAN AŞÇI:))))

                             DOMBİLİ BAYKUŞLARIN GÖZÜNDEN SUZAN AŞÇI...
Dün sınıfta yemekler üzerine, nasıl yapıldıkları, nelerle farklı lezzetler oluşturabileceğimiz üzerine çocuklarla uzun uzun sohbet ettik. Sonrasında da kağıt işlerinden tencereler, sebzeler yapıp kendi yemeklerimizi yaptık. Okulda yemeklerimizi yapan aşçı teyzeleri tanıyıp tanımadıklarını sordu çocuklara. Hemen hiç biri net bir cevap veremeyince soluğu mutfakta aldık. Tabi önce böyle okul, iş yeri gibi büyük ve kalabalık yerlerin mutfaklarına öyle her istediğimizde giremeyeceğimizi belirterek randevu aldık:) Bir poşet boneyi de mutfaktan kapıp geldim. Hepimiz bonelerle bonus ailesi gibi olduk doğrusu. Mutfağı gezdik, aşçılarla tanıştık, sohbet ettik. Evdekilerle karşılaştırıldığında devasa kalan ocağı, tencere, kazanları şaşkınlıkla inceledik ve sınıfa döndük. Çocuklara sadece şu soruyu sordum: "Sizce Suzan aşçı bir gününü nasıl geçiriyordur?" ve başladık bununla ilgili hikayemizi yazmaya. Bir aşçının yemekle olan ilişkisini, tüm hayatının nasıl da sadece yemek yapmakmış gibi düşündüklerini fark edince tatlı bir keyif yayıldı içime. Bakalım nasıl bulacaksınız!

SUZAN AŞÇI; YEMEK YAPAR YAPAR YAPAR.....
Ogün yağmurlu bir gündü. Suzan aşçı hızlıca mutfağa girdi. Hemen yemek yapmaya başladı. Bugün börek yapıyordu. Aceleyle fırını çalıştırdı. Yemek pişer pişmez dağıtması gerekiyordu. Yemekleri dağıtıp evine gitt. Yorulmuştu. Biraz uzandı. Akşam eve yemek hazırlaması gerekiyordu. Fırına etleri koydu. Yemeği çıkarıp kocasıyla yedi. Dayanamadı yemekten sonra uyudu. Uyandığında arkadaşlarına dağıtmak için yine yemek hazırladı. Suzan aşçının yeni yemek için arılardan bol bol bal toplaması gerekiyordu. Balı topladıktan sonra eve getirip poşete koydu. Üstünü giyinip şemsiyesini aldı. Kaldırımdan yürümeye başladı. Misafirliğe gidiyordu.Suzan aşçı hergünü bunun gibi işler yaparak geçiriyordu.